top of page
Ara

Tabanlıoğlu Mimarlık Londra Tasarım Bienali’nde

Güncelleme tarihi: 8 Eki 2018

Tabanlıoğlu Mimarlık, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve T.C. Londra Büyükelçiliği’nce desteklenen “housEmotion” enstalasyonu ile 4-23 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek 2018 Londra Tasarım Bienali’nde Türkiye’yi temsil ediyor.


Tabanlıoğlu Mimarlık, kültür sanat dünyasının en önemli küresel merkezlerinden Londra’da son üç yılda iki kez daha enstelasyonlarını sergilemişti. Londra Tasarım Festivali kapsamında; 2015 yılında Tabanlıoğlu-Arik Levy işbirliğinde, farklı disiplinleri, farklı yaratıcılıkları, farklı malzemeleri biraraya getiren “Geçiş, Sıcak/Islak” başlıklı enstalasyonla Somerset House’da yer alan Tabanlıoğlu, 2016 yılında ise Sabahattin Ali’nin ‘Kürk Mantolu Madonna’ romanına atıfla “Beloved” isimli enstalasyonunu Victoria & Albert Müzesi’nde sergilemişti.

Mimarlık ve tasarım yaklaşımını son yıllarda düzenli olarak katıldığı tasarım, kültür sanat etkinlikleriyle de uluslararası platformlara taşıyan Tabanlıoğlu, bu yılın Bienal teması olan “Duygusal Durumlar” başlığına mimari aracılığıyla bir karşılık veriyor.





İkincisi düzenlenen Londra TasarımBienali’ne 40’dan fazla ülke katılıyor

İlki 2016’da gerçekleşen Londra Tasarım Bienali’nin büyük başarısının ardından bu yıl 4-23 Eylül tarihleri arasında ikincisi düzenlenen bu prestijli küresel buluşmada; Fransa, Almanya, Hong Kong, Hindistan, İngiltere, ABD ve Türkiye dahil olmak üzere 40’tan fazla ülke ve bölgeden tasarımcının eserleri sergileniyor.

Küresel kültür ajandasında dikkat çekici bir konum kazanan Londra Tasarım Bienali; tasarımın evrensel gücünü kutlamak, kolektif geleceğimizde tasarımın rolünü irdelemek üzere, yenilikçi ve kültürel yapılanmaları ile dünyanın en heyecan verici, iddialı tasarımcılarını Somerset House’da izleyicilerle bir araya getiriyor.



İnsan yaşamları, deneyimleri, varlık ve duygu durumlarına dair meseleleri dile getirilecek

Bienalin bu yılkı “Duygusal Durumlar” temasına karşılık veren, inovasyon, yaratıcılık ve araştırma odaklı, dünyanın çeşitli ülkelerini temsil eden çağdaş tasarım çalışmaları, Eylül ayında 20 gün boyunca Somerset House’un iç ve dış mekanlarının tamamında sergileniyor.

Tasarım disiplinleri arasında zihin açıcı tartışmaları teşvik etmek amacıyla seçilen “Duygusal Durumlar” temasıyla kurgulanan enstelasyonların, insan yaşamlarına, deneyimlere, varlık ve duygu durumlarına dair meseleleri dile getirlmesi amaçlanıyor.

Bu uluslararası platform bünyesinde, sürdürülebilirlik, göç ve çatışma, toplumsal sorumluluk, sosyal hak ve eşitlikler, kirlilik, iklim ve su mesleleri gibi hayati konular ve bunlara dair 21. yüzyıla uygun yenilikçi çözümler çerçevesinde farklı ülkelerden işler sergileniyor. Bir fikir laboratuvarının girdilerini oluşturacak olan sergi ögeleri, içerik ve tasarımlarıyla, güçlü duygusal tepkiler ve gerçek sosyal ihtiyaçlar arasındaki önemli ilişkinin değerlendirilmesine de aracılık ediyor.



‘housEmotion’


Hız, hareket ve geçicilik odaklı çağımızda Tabanlıoğlu Mimarlık’ın enstalasyonu “ev”in duygusal yerini değerlendiriyor, nereye ait olduğumuz sorusuna cevap arıyor.

“Nerelisiniz?” sorusuna verilen cevap, hemen hemen herkesin geldiği yerden farklı bir fiziksel noktada olduğunu, kalıcı veya misafir olarak, artık farklı bir yeri mesken tuttuğunu gösterir. Evin gerçekten ne olduğuna dair çeşitli algılamalara rağmen, en iyi cevaplardan biri “Ev, Başladığımız Yerdir”.

housEmotion’da fizikselleşen “ev”in yarı şeffaf duvarları bir kontrol hissi yaratarak – bireyin aile ve toplumla etkileşimin gelişiminde olduğu gibi- dış ortama kademeli olarak açılan sınırları tespit ediyor. Öte yandan, enstalasyonun merkezi, ait olmanın konforunu, rahatlığını temsil edecek şekilde biçimleniyor.

Enstalasyon, ev kavramını en sade haliyle temsil eden temel kübik formun, bir dizi beyaz çubuk kullanılarak inşa edilmesiyle şekilleniyor. Çubuklar arasındaki boşluklar, yapıya yarı şeffaflık ve geçirgenlik katıyor, dışarıdan, farklı açılardan izlendiğinde ise optik iluzyonlara yol açıyor. Uzaktan merak uyandıran bu etki ziyaretçileri “ev”in içine girmeye teşvik ediyor.

Tabanlıoğlu’nun “anne kucağı gibi” şeklinde tarif ettiği mekânın merkezinde bir divan yer alıyor; içeride olanlar için, oturup dinlenebilecek bir sığınak ya da bir buluşma noktası. Ziyaretçilerin vakit geçirmek, rahatlamak ve yeni insanlarla tanışmak isteyecekleri bir yer.

Evin çerçevesini kuran çubuklara gömülmüş olan aydınlatma elemanları, özellikle geceleri, yapıyı parlayan bir fenere ya da samimi, sıcak bir mekana dönüştürüyor.

“Günümüzde ‘yuva’, kişinin tüm anılarını hafızasında tutan bir akıllı telefon olabilir. Ya da kendi özümüzü çağrıştıran bir hayal, hatta yanımızda taşıdıdığımız herhangi bir şey” diyor Tabanlıoğlu Mimarlık.


0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page