Ahşap yapı dendiğinde, çoğumuzun aklında, küçükken önünden geçtiğimiz gözalıcı işlemelerle süslü, o görkemli yalılar, köşkler, konaklar belki de içinde doğup büyüdüğümüz mütevazi 2 katlı ahşap evimiz canlanır. Ahşap merdivenlerden her çıkışımızda duyduğumuz o ritmik ses hala kulaklarımızdadır. Ahşabı diğer yapılardan ayıran belki de en önemli özelliği içinde yaşayanlar gibi canlı olmasıdır. Bizimle beraber büyür, gelişir, yaşlanır. Ancak her zaman dimdik ayakta durmasını bilir.
Ahşap yapıların mimari açıdan güzelliklerinin yanında diğer yapı türlerine nazaran birçok üstün özelliği var:
• Deprem riski açısından oldukça güvenilirdir. Bir metreküp ahşap, bir metreküp betona göre ‘’5 kat’’, çeliğe göreyse ‘’13 kat’’ daha hafiftir ayrıca sahip olduğu esnek yapı sayesinde olası büyük deprem kuvvetlerine bile başarıyla karşı koyabilir. Fay hattı yapısı bakımından ülkemize benzerliğiyle dikkat çeken önemli deprem bölgesi Kaliforniya’daki konutların nerdeyse tamamının (% 95) ahşap oluşu bunun en önemli kanıtıdır.
Ahşabın betona göre ısı izolasyon kat sayısı ‘’16 kat’’ daha fazladır. Bu sayede ahşap evler, yazın soğuk; kışın sıcak kalır.
• Yapı malzemesi olarak ahşabın kullanılması inşaat süresinin önemli ölçüde (yaklaşık % 20 oranında) kısalmasını sağlar.
• Ahşabın montajı insan gücü ile şantiyede yapılabilir, kule vinçler ve ağır iş makinalarına ihtiyaç duyulmaz. Ayrıca her türlü hava şartlarında montaj avantajı vardır. Farklı iklim koşullarına uyumluluk gösterir. Ekvatorda, kutuplarda dahi kolaylıkla imal ve inşa edilir.
• Özellikle çatı taşıyıcı sistemlerinde ahşap kirişler kullanılması, uzun açıklıkların rahatlıkla geçilmesini sağlar.
• Ahşap, dünyadaki yegane ‘’dönüşümlü’’ yani kendini yenileyebilen ve inşaası sırasında en az atık veren yapı malzemesidir.
• insanla birlikte nefes alan yapısı sayesinde ahşabın, insan sağlığına da olumlu etkileri vardır. (Öncelikle nefes yolları ve romatizmal rahatsızlıklarda olumlu etkisi kanıtlanmış olup henüz tıbben ölçülemese de psikolojik faydalarına da rastlanmıştır.)
• Ve belki de hep aksi düşünülen ahşabın çok önemli özel
liği, diğer yapı malzemelerine kıyasla yangına daha dayanıklı oluşu...
Aslında ahşap ve yangın kelimeleri yanyana geldiği andan itibaren çoğumuzun tüyleri diken diken olur! Oysa yangına dayanıklı olsun diye çelik kolonların ahşapla kaplandığını, spor salonu gibi büyük kalabalıkların bulunduğu yapıların çatılarında, yangın sırasında çökmesin diye ahşap elemanlar kullanıldığını çoğumuz bilmeyiz.
Kapalı bir mekanda yangın çıktıktan kısa bir süre sonra sıcaklık birkaç yüz dereceye ulaşır. Metal çok iyi bir ısı iletkeni olduğundan yangın sırasında sıcaklık 500-600 derecelere çıktığında, bütün mekanik dayanım özelliğini kaybederek çöker. Ancak ahşap, iyi bir iletken olmadığından mekanik özelliklerini kaybetmeden yangına metallere göre çok daha uzun süre dayanır. Alev ve ısı yüzeyde bir karbon tabakası oluşturarak alevin iç kısımlara yayılmasını azaltır. Sanıldığının aksine ahşap yapılar, yangına dayanıklılık açısından çelik ve betonarme yapılara göre çok daha güvenlidir. Ahşap, ısı geçirmeme ve kömürleşme özelliği sayesinde yangına 30 ile 90 dakika arasında dayanabilirken çıplak çelik, genleşme katsayısının yüksekliği nedeniyle ancak 10 dakika dayanabilir ve sonra çöker (11 Eylül saldırılarında aşırı sıcaklık nedeniyle çöken ikiz kulelerde olduğu gibi).
Betonarme yapılar ise yangına maruz kaldıklarında, kolonlar ve ki-rişler içindeki betonarme demirler (çelik) genleşir, betonla bağlantısı (aderans) kesilir ve yapı taşıma gücü ciddi ölçüde azalır.
Zaten geçmiş yangın hasarlarına bakıldığında ahşabın yangına ne kadar dayanıklı olduğu çok daha net bir şekilde görülür. Yangınlarda insan ölümünün en az yaşandığı yapı tarzı ahşaptır. Yalnızca bu bile ahşabın ne kadar değerli bir malzeme olduğunu gösterir. Yangınlarda insan ölümü, çoğunluklukla sentetik malzemelerin zehirli (toksik), boğucu gaz ve dumanından kaynaklanmaktadır. Ahşap yangınlarında, taşıyıcı sistem yangından ötürü gücünü yitirene kadar içeride yaşayan insanlar rahatlıkla kurtulabilmekte iken sentetik malzemeler ile dekore edilmiş, içinde süngerin yoğun olarak kullanıldığı kanepeler bulunan betonarme binalarda çıkan yangınlarda, özellikle kat sayısı da fazla ise can kaybı yaşanması kaçınılmaz olmaktadır.
Peki, neden yanan yok olan ahşap yalıları, köşkleri sıkça duyuyoruz, okuyoruz, görüyoruz ? Üstelik bu yapıların herbiri geçmişin geleceğe köprüleri olarak tanımlanan, eşi benzeri olmayan sanat eserleriyle süslü tarihi eserler olmasına rağmen! Aslında cevap basit; yangın dayanımı fazla olan ahşap yapıların, gerekli önlemler alınmadığı takdirde maalesef yangın yükü ve riski yüksektir.
Ülkemizde büyük bir kısmı istanbul’da bulunan tarihi ahşap yapıların sayıları yangınlar nedeniyle her geçen gün biraz daha azalmaktadır. Son yirmi yıl içerisinde yetmişbeş tarihi yalı yangın nedeniyle yok olmuştur. 1991 yılında, belirlenemeyen bir nedenle çatı katında başlayan yangınla yok olan, tarihi yapılarımız arasında önemli yeri olan, kapıları dantel zarafeti ile işli, duvar ve tavanları altın yaldızlı, birinci derece tarihi eser olan Ziverbey Köşkü, Büyükada Plaj Oteli, bir sabah ısıtma sisteminden ötürü çıkan yangından kurtarılamayan Heybeliada’da bulunan Halki Palas, Balaban Yalısı, Kaptanpaşa Yalısı bunlardan yalnızca birkaçıdır. Yine tarih boyunca yaşanan ve büyük hasarlarla sonuçlanan yüzlerce önemli ahşap yangınlarından bazıları; Tarihi Adliye Binası Yangını, Bab-ı Ali Yangını, Kapalıçarşı Yangını, binlerce evin kül olduğu Haliç Yangını, Aksaray Yangını ve Tatavla Yangını’dır.
Diğer taraftan ağır hasarlarla sonuçlanan bu büyük yangınlardan önemli dersler çıkarılması bundan sonra yaşanması muhtemel ahşap yangınlarının önlenebilmesi açısından çok önemlidir. Aslında ahşap yangınları araştırıldığında çıkış nedenlerinin genellikle ortak olduğu görülür. Bakımsız, gelişigüzel bir şekilde eklenmiş kablolar kullanılarak döşenmiş düzensiz elektrik tesisatı, aydınlatma armatürleri, bakımsız ısıtma sistemleri, ahşap bölüme sıkıştırılan mutfaklar ve bu mutfaklarda kullanılan LPG tüpleri, söndürülmesi unutulan sobalar, şömineler, temizlenmemiş bacalar, bazen de unutulan bir sigara... Başıboş bırakılan, bakımsız durumdaki ahşap yapılara nüfuz eden böcekler, kemirici fareler de kabloları ısırarak kısa devre yaşanmasına ve sonucunda yangın çıkmasına neden olmaktadır. Ayrıca tarih boyunca, doğal nedenler yerine kundaklama sonucu yok olan birçok ahşap yapıya rastlamak mümkündür.
Ahşap yapılarda yangın güvenliği konusunda önlem alınması konusu Sultan III. Murat’a kadar dayanır. Özellikle 1509 Büyük istanbul Depremi sonrası deprem açısından güvenilirlikleri tartışılmaz ahşap yapıların sayıları hızla artmış ancak artan bina sayısıyla beraber yangınlar da birbirini kovalamış. Sultan III. Murat’ın fermanı ile yangın önlemi olarak tüm binalara, su fıçıları ve çatıya yetişecek merdiven zorunluluğu getirilmiş, Damat ibrahim Paşa zamanında da ilk yangın söndürme ekibi olarak bilenen ‘’Yeniçeri Tulumbacı Ocağı’’ kurulmuştur. Yeniçeriliğin kaldırılmasından sonra mahalle tulumbacılığı ortaya çıkmış, 1872 yılında askeri itfaiye teşkilatı, 1923 yılında ise günümüzde de görevini sürdüren Cumhuriyet itfaiyesi kurulmuştur. Ahşap yapılarda yangın güvenliği sağlanmasının itfaiye teşkilatının kurulmasında önemli rol oynadığı bir gerçektir. Aslında ahşap yapılarda alınacak en etkili ve en ekonomik önlem yangının hiç çıkmamasının sağlanmasıdır. Yani çıkış nedenlerinin ortadan kaldırılmasıdır. Diğer aşama yangının yayılmasını önlemek, son olaraksa söndürülmesidir. Ahşap yapılarda yangın riskinin azaltılması için aşağıda sıralanan önlemlerin titizlikle alınması gerekir.
Sonuç olarak; kendisi de canlı olan ahşap, içinde yaşayan canlıları düşünerek yangına uzun süre dayanır, kaçmaları için gereken süreyi sağlar, üstelik yandığı zaman toksik (zehirli) gaz oluşturmayarak zehirlenmelerini de önler. Bununla birlikte ahşap yapılar, ülkemizi tehdit eden en önemli doğa olayı, deprem riski açısında da sahip oldukları hafif ve esnek yapı sayesinde son derece güvenilirdir. Bu nedenle, yapı malzemeleri arasında ahşaba hakettiği değer verilmelidir. Ancak bunu sağlarken neredeyse tamamı tarihi eser statüsünde olan ülkemizdeki ahşap yapıların korunması, gelecek kuşaklara milli kültürümüzün önemli birer parçası olarak güvenle aktarılması için yeterli yangın önlemlerinin alınmasına dikkat edilmelidir. Aksi halde yangın riski yüksek olan ahşap yapılarda, ufak bir ihmalden dahi büyük çapta hasarlarla sonuçlanması kaçınılmaz yangınlar yaşanabilir. Bu nedenle özellikle başıboş tarihi ahşap binaların detaylı bir şekilde restore edilmeleri sağlanmalı, çalışmalar sırasında en ekonomik ve en etkili yangın önlemi olarak yangının hiç çıkmaması yönünde sunulan önerilere mutlaka dikkat edilmelidir.
댓글